Ne kadar sıklıkla kullanılıp ancak bir o kadar ağız alışkanlığının ötesine geçemeyen bir cümle değil mi? Hep sağlığımızın iyi olmasını, en temel mutluluğun sağlıkla gelebileceğini düşünür dururuz ancak bunun için çabalarımız hep eksik, hep geri planda yerini alır.
İnsanlık tarihinin sağlıkla en çok boğuştuğu bu dönemde aklımıza gelen sağlıklı beslenme, spor gibi temel fizyolojik ihtiyaçlar aslında hayatımızın en önemli parçası olması gerekirken iyi giyinme, popülarite, faal görünme gibi dertler edinmiş durumdayız kendimize. Sağlıklı ve doğru beslenmeye kimsenin zamanı yok çağımızda, çünkü bütün bunları herhangi bir market, kapımıza kadar alışverişimizi getiren firmalar çözebilir diye düşünüyoruz. Fakat gerçekte olması gereken iyi beslenme için çaba sarf etmemiz gerektiğidir.
Ülkemizde bu konunun yerinin ne kadar dar olduğu belli. Organik tarımı köylerde yapılan ilaçlı tarımsal faaliyet zannediyoruz çoğumuz ne Tarım Bakanlığı’nın bu konudaki yeniliklerinden haberimiz var ne de özen, zahmet ve daha çok ekonomik sorumluluğa sağlıklı besin üretimi için göğüs germiş firmalardan.
Fakat bu durumun son zamanlarda değişiklik göstermiş olması umutlandırıcı. Her ne kadar elem hadiselerle sağlıklı beslenmemiz gerektiğini algılayabilsek de doğruya yönelmemiz teselli verici, yeni neslin organik tarıma olan ilgisi, bakanlığın bu konudaki tavrı ve teşviki, binlerce tarımcının yeni düzende tarımın organik kanadında yer alacağını göstermesi vatandaşlarımız için geleceğin daha sağlıklı ve parlak olduğunu ortaya koymakta.
Bizler de vatandaş olarak ilk önce kendi evlerimizden başlayarak, sağlıklı beslenmeyi ve organik gıda üretimine gereken değeri verdiğimizi anlatmalı, uygulamalıyız. Alacağımız ürünleri kendimizce ve devletin uygulamış olduğu kurallarca daha iyi bir kontrol mekanizmasına sahip olup, buna göre ürün seçimlerinde bulunmalıyız ki geleceğimizi hastalıklara teslim etmeyelim.